16 Ekim 2011

Texas Eagle Ekpresi

Her şey geride kalıyor.

Her şey geride kalıyor.
Dün Şikago’dan günübirlik Milwaukee’ye gittim. Her ne kadar Mişigın gölünün görece kuzeyinde yer alsa da yumuşak bir havası vardı. Evet sahile dalga vurmuyordu., göl kenarı donmuştu ama rüzgarlı şehrin adamın yüzüne çarpan rüzgarı yoktu.

Milwaukee modern sanat müzesi kapalıydı. Milwaukee’nin görmeye değer diğer bir kaç yeri de Pazartesi günü kapalıymış. Ben de yürüdüm. Bir çok tarihi bina, bir çok güzel mimari örneği vardı. Göl kenarı var, nehir kenarı var. Hepsi donmuş olsa da.

Göl kenarında Milwaukee’li bir tiyatro sanatçısı ile sohbet ettik ayak üstü. O biraz hayatından bahsetti ben biraz yolculuğumdan.

Akşam trenle Şikago’ya dönerken kar yağışı başladı. Yolda Zeynure ile konuştum, mesajlaştım. Şikago tren garından çıktığımda her yer bembeyazdı. Şehir üstü treni ile dönmeyi düşündüm, şehir merkezinin üstünden bir tur atayım son bir kere istedim. üç günlük kartımın süresi dolmuş, tek seferlik almak için de bozuğum çıkmadı. Ben de hostelime doğru yürüdüm karda.

Hosteling International’ın işlettiği hostelleri seviyorum. Çin’de de kullanırdım. Kafesinde yada oda paylaştığın kişilerle neresinle muhabbet açmak, birbirine gidilecek yerlerin tiyosunu vermek, günün yorgunluğunu uluslararası bu sıcak ortamda atmak çok güzel. Hiç bir yabancılık yok, şehrin yabancılarının yakınlığı var. Bu hostel gördüğüm hosteller içinde en iyisiydi. Şehrin göbeğinde, temiz büyük odaları haricinde internet odası, kütüphanesi, büyük mutfağı, oyun alanları, sinema salonu, toplantı odası gibi iyi düşünülmüş bir çok ortak kullanım alanı vardı.
Kafetaryasının duvarında gerçekten çok büyük bir dünya haritası vardı. ( Yüksekliği rahat boyumun iki katı, evet eski bir bina. ) Her önünden geçişimde durup uzun uzun seyrettim onu.( Büyük dünya haritasını seyrederken tanıştığım bir Kore’li kızla Santa Monica’da karşılaştım, evet dünya küçük )

Bu sabah beş kırkbeşte ayrıldım hostelden. Sanki bir kaç gün geçmiş gibi, hatta bir kaç hafta. Her şey geride kalıyor.
Sabah odadan ayrılırken sessizce, sabahın çok erken vaktinde, akşam bir saat kadar kafetaryada sohbet kıldığım Koreli çocuk kalkıp beni kapıya kadar uğurladı, güle güle dedi, karlı bir Şikago sabahında otobüs durağına doğru yürürken gerçekten duygulandım, geri dönüp epostaları değiştirmeyi düşündüm ama yedide kalkan trenimi kaçıramazdım.

Artık istikamet şimal, güney. Ortasından ikiye bölerek bu kıtayı güneye gitme vakti. Kuzeydoğu Amerika ile Orta Kuzey Amerika arasındaki farka daha tam alışamadan, anlayamadan.

St. Louis’de öğleden sonra iki gibi trenden indiğimde hissettim güneye gidişimi. Şikago’nun sıfırın altı ayazı yoktu. Missipi nehrini geçip şehir merkezine girerken görmüş olduğum o silüetin içine girdim. Batıya açılan kapı anıtını seyrettim. Gerçekten insana ürperti veren bir yapı. 120 küsür metrelik üst kısmına çıkıp Missisipi akıntısına ve 1900’lü yıllarda Amerika’nın 4. büyük şehriyken şimdilerde 50. sıralara düşmüş bu şehri seyrettim.

Küçük güzel parkların küçücük güzel heykellerinin iç açıcılığında eski meşhur tren garına yeni Mariot oteli ve alışveriş merkezine vardım. ( Haydarpaşa Garı’nın kaderi gibi )

Muhteşem bir gar binası. İçinde Subway’den sandviç yedim.
Şimdi ise Dallas’a gitmek üzere Texas Eagle ekspresindeyim. Bu ekspres Şikago’dan önce güneye Texas’a oradan doğuya dönüp Los Angeles’a gidiyor. Çift katlı, kuşetli, yataklı, normal, buzinıs gibi bölümlerde bir dünya insanın yolculuk ettiği gerçek bir ekspres. Koltukların camekanlarla çevrili oturma gruplarının olduğu Obeservatory katı, barı ve yemekli vagonu var. Ben yarın sabah Dallas'ta ineceğim ama iki günde bir çalışan bu ekspresin bir sonraki seferine ama bu sefer 48 saatliğine bineceğim. Şimdiden bu yolculuğu dört gözle bekliyorum.
Mişigın gölünün donmuş sahilinden güneyin güneşine yol alıyorum artık. Kar ve ayaz geride kaldı. Uzun bir tren yolculuğundaysan her şeyin geride kalmasına alışmalısın. Şehirleri ve insanları ve yaşantıları yanında götüremiyorsun. Çünkü “all aboard” diye çağırdıklarında sadece bir çantan ve yolculuğundan geriye kalan sayılı günler var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

sensizlikte

  geleceğin en karanlık olduğu bir yerde bir ateş gibi sarıldığım sensin bir pınardan içer gibi öptüğüm bir dalganın denize vurması gibi yüz...