28 Mayıs 2011

Pittsburgh - 1


Pittsburgh’da kar yağıyor. Hiç düşünmemiştim kar yağacağını. Niçin geldiğimi bilmediğim bu şehirde karla karşılaştım. Tren Garından çıktığımda 88 numaralı otobüs geldi hemen, oysa ben otobüsün hangi caddeden geçeceğini nereden bineceğimi anlamaya çalışıyordum. 44. Caddede Children’s Hospital’ın önünde indim. kar yağışından etrafıma bakmak mümkün değildi. Tam indiğim yerde bir Hindistan lokantası vardı. Trende bir şeyler atıştırmış olsam da iyiden iyiye acıkmıştım. Yemek geldiğinde yiyeceğimin iki katını sipariş ettiğimi anladım.

...




Dün trene New York’tan bindim. Gara ulaşmak için New York Port Authority ( Otogar )’den sonra Sekizinci Cadde’ye çıkıp bir kaç blok yürüdüm. Tren New York’tan Pensilvanya’ya kadar gerisin geriye gitti. Orada elektrikli lokomotif dizel lokomotifle değişti ve bu sefer artık oturduğumuz yönde hareket ederek Pittsburgh’a kadar geldik.
43 Nolu Pensilvanya Ekspresi son istasyonuna akşam karanlığında vardıktan sonra, kendimi küçükken okuduğum her şehirde bir kaç gün durup otogardan bilmediği şehrin otobüsüne binen türk roman kahramanına benzettim. Bir de bu kar yağışı ve bilmediğim şehir rus romanlarının bitmeyen kış gecelerini çağrıştırdı.
Ben Pittsburgh’ta ne yapıyorum? Hiç bir fikrim yok. Ama en nihayetinde, bu bir şehir ve her şehir gibi hikayeleri, yaşantıları, insanları ve binaları var. Ve hatta bilgisayar başında yol haritamı çizerken beni cezbeden köprüleri var. Viyana ve Amsterdam’dan sonra yeryüzünde en çok köprüye sahip üçüncü şehirmiş.
Bugün rus roman kahramanları gibi bitmeyen bu kar yağışında yürümeliyim. Yolculuk, uzun tren yolculukları kimsenin gitmediği şehirleri kimsenin yürümediği caddeleri gezdiriyor. Herkesin yaşamadığı deneyimler ediniyor uzun tren yolculuğu yolcusu. Bugün Orta Amerika’da soğuğa aldırmayan rus roman kahramanı olacağım örneğin.
Akşamsa dünden kalan hint yemeklerini mikrodalgada ısıtıp yiyeceğim.


Bir önceki yazı:

11 Aralık Cumartesi, 2010 Providence – Newark arası 165 nolu tren





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

sensizlikte

  geleceğin en karanlık olduğu bir yerde bir ateş gibi sarıldığım sensin bir pınardan içer gibi öptüğüm bir dalganın denize vurması gibi yüz...